Hoşgeldiniz...

Yürüttüğüm prodüksiyon çalışmaları başta olmak üzere aslında kendimle ilgili her türlü mevzuyu açıyorum size.
Zaten blog dediğin nedir ki?
Budur...

13.1.10

Her seferinde tekrarlanamayan jest...


Bunu yıllar önce ITEC firması bünyesinde düzenlenen iş yönetimi sertifika programında öğrenmiştim.

Bana sertifikamı vermediler ama bi kaç güzel konuşma dinledim ve dikkatimi çeken bi çok anektottan birisi de buydu. Yani ikili diyalog başlarken jestin yapılması ilk başta ikili diyaloğu güçlendiriyor gibi görünse bile aslında faydadan çok zarar getiren bir olgu.

Bu sadece iş ilişkisi olan kişiler için değil her türlü ilişki için geçerli. Ve bu hataya düşmek bir Türk olarak çok kolay.

İlk gün arabasının kapısına kadar gelip ceket ilikleyip el sallayarak uğurladığınız müşteriniz belki memnun olacaktır ama 2. ziyaretinde ancak ofisin kapısına kadar gelip onu ordan uğurladığınızda ve 3. sefer masanızdan bile kalkmadan uğurladığınızda (ki işte bizde geleneksel Türk sistemi gerçekten budur) malesef tek kelime ile bir ilişki harabesi yaratıyoruz... Bu örneğin aşk hayatına düşen benzetmesinin zaten bir adı var o da "cicim ayları"...

Hayatın her tip diyaloğunda (iş / aşk) bu prensipte hatalar yapıyoruz ve aslında normalin üstünde performans göstermek ve fazla etkilemek uğruna kısa vadeli düşünüp uzun vadeli güzel olabilecek diyalogları yok ediyoruz.

O yüzden çok çılgınca da gelse o anda elinizden gelse bile yine de o jestleri yapmamak ve herkese o anda olabileceğin en iyi halini değil ortalama en sade halini sunmak sadece faydalı oluyor ve gerçekten köklü sağlam ilişkilerin kapısını açıyor...

siz ne dersiniz? yorumlarınızı bekliyorum...




12 yorum:

Adsız dedi ki...

Bence insanlar hak etmediği şeyleri sevebilir ama hak ettiğine aşık olur.

kamaci dedi ki...

genelde kafamı karıştıran bir noktadır bu ve şu sıralardada kafamı kurcalıyordu... çok doğru bir tespit fakat uygulaması bizim için çok zor gerçekten yapılabilecek en zor şeylerden biri...

Murat Aydoğan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Murat Aydoğan dedi ki...

Bence jestlerin bizleri yönlendirişi ve duygularımızda yarattığı beklentiler vardır..

Yukarıdaki hikayede anlatıldığı gibi müşteri-estnaf(çıkar) ilişkilerinden doğan bir jest olduğu taktirde

müşteriyseniz eğer, bu jesti "duygusal" değil, "olumlu" bir davranış olarak yorumlamalısınız.. çünkü o

jesti yapan esnafın beklentilerinin sizinle iş yapmayı başlatmak amaçlı olduğunu, bunun duygusallık değil

olumluluk içerdiğini anlamalısınız..
Aksi halde hikayedeki gibi jestlerin orananında bir azalma olduğunda üzülür, kırılırsınız. jestin sizde

yarattığı "kendini özel hissetme" duygusu tam tersi şekilde "değersizlik" duygularına dönüşür. oysa

olması gerekense sizin müşteri olarak bu davranışı doğru değerlendirip duygusallaştırmamanızdı.
buda, müşteri olarak tek başınıza sizin; her iki tarafa da(müşteri-esnaf) verdiğiniz bir zarar teşkil eder..
kötü yani =)

Öte yandan eğer yaptığınız jest maddi bir beklenti olmadan çıkarsız yapılan bir jest ise bu karşınızdaki

tarafından değer verilmek olarak algılanır. Misal bir arkadaşınızın, doğum günü tarihini sizden

beklenmediği halde hatırlamanız sizi onun gözünde hem değerli kılmaya yeter hemde onun kendisini

değerli hissetmesine...
fakat bilmesiliniz ki o ufacık jest eşit yaklaşık bir yıl sonra tekrar hatırlamanız beklenir hemde aynı

heyecanla... ticari jestlere nazaran daha etkiili olan bu jest şekilleriyse olumsuz olması durumunda

çıkar jestlerine nazaran daha çok kırgınlık yaratır.
size tavsiyem duygulara yönelik bir yaklaşımınız olacaksa bunu karakter davranışı yapmalısınız.. eğer

karakterinizde böyle küçük, nazik ve mutlu edici davranışlarınız varsa; genelde açık vermezsiniz yani

karşınızdakileri kırmamış olursunuz. fakat bunlar karakterinizde yoksa yapacağınız jest sanırım mutluluk

değil kırgınlıktan başka birşey bırakmaz avuçlarınızda...

unutmayın maddi olan herşeyin bir yenisi bulunur ama
kırılan duyguların yenisi hiçbir zaman olmaz...

benide buraya kadar okuduğuuz için teşekkür eder
herzaman mutlu olmanızı dilerim
hoşçakalın... =)

Murat Aydoğan

Unknown dedi ki...

Her kelimesine katılıyorum...

SolLama- söylenmemiş sözlerimiz var, geçmişin gölgesinde kalan! dedi ki...

öncelikle yazı, dil olarak, çok tatlı ve samimi olmuş. bu da sıcaklık ve okunabilirlik yaratmış. bahsedilen de bu galiba yani öğrenilmiş (ve ya bir şekilde öğrenmeye maruz bırakılmış) klişe şeylerin aslında içinin ne kadar boş ve yapmacık olduğu. bahsettiğin gibi hayatın birçok yerinde maskeli tiplerle ve davranışlarla karşılaşıyoruz, hatta fark etmeden biz bile takabiliyoruz bu maskeleri. oysa mutluluk "sadece" diyebilmek, "sade"yi var edebilmektir diye düşünüyorum.

Unknown dedi ki...

Bence herşey jest - beklenti ilişkisinden ibaret . .Ben bazen inanılmaz büyük jestlerin hayatımızdaki gidişatı değiştirebilceğini düşünüyorum(olumlu ya da olumsuz)
Hayatımızın olumlu yönde değişmesi demek gerçekten güzel birşey, değişim eğer iyi yönde ise çok faydalıdır demektir.Fakat diğer yandan olumsuz yönde etkileşimide olabilir.İnsan kendi için yararlı birşey yapması gerektiğini düşündüğü an, bir terazi oluşturmalıdır kafasında ve kumar oynamalıdır atacağı adımı atmadan önce..Kazanacaklarını bir yana, kaybediceklerini bir yana koyarak..Eğer kazanacakarınız ağır basıyorsa bence bu kumar mantıklıdır.Bana göre JEST her zaman kötü değildir, ama her zaman iyide değildir.İşte bu iyi olmadığı anlar JEST yapılan kişide oluşabilceğini düşünmemiz gereken BEKLENTİLERdir.İnsanı hayal kırıklığına uğratan da, başarısız yapan da, hedefini küçülten de, özgüvenini kaybettirende beklentilerdir.Birisi sizden birşey bekliyorsa onu yapmak için yaa gereğinden fazla uğraşmaya ÇALIŞIRSINIZ ve haddinden fazla yüklenme olup çalışan yerlerinizi yakarsınız, ya da beklentiyi umursamamak gibi bir psikolojiye kapılır banane dersiniz, elinizi bile kıpırdatmassınız kolayca yapabilceğiniz şeyde.Yahutta beklentilerinizi oluşturan kişilere haddinden fazla değer verirsinizBEKLENTİlerinizin samimi olduğunu düşünerek.Verilen örneklerde de JEST yapan kişinin karşısındaki kişilerde de BEKLENTİ oluşmuştur.Kendisine değer verildiğini düşünüyordur karşısındaki tarafından sadece çıkar için yüzüne gülündüğünü bilmediği için..Ve gerçekle yüzleştiği zaman bir çocuk gibi etkilenir içinde Beklenti Oluşan her insan.


Sonuç şu ki ; JEST yapmamız kaçınılmaz ise, JESTimizi yaparken Beklenti yaratmamaya dikkat etmeli ve kendiliğinden oluşan Beklentilere rakip dipnotlar vermeliyiz.
-"Doğum günün kutlu olsun." dedikten sonra "bugündü dimi yanlış hatırlamıyorum, pek iyi değildir de hafızam..Hatta seninkini nasıl hatırladığımı bile bilmiyorum.Eminim bir dahaki sefere unuturum.şimdiden bunun için özür canım arakadaşım" tarzında şeylerle eklentiyi yıkabiliriz.Ve JESTimiz boşa gitmez.

Caglar S. dedi ki...

Katıldığım nokta: Evet haklısınız. Uzun vadede aynı jestin istikrarını sağlamak zor. Özellikle yaşadığımız dönemin getirdiği duygusal yükler ve stres bombardımanları, karşı tarafın beklentilerini karşılamamıza pek izin vermez.

Diğer yandan, toplumbilimciler de ikili ilişkilerde bir tarafın verdiği tavizin karşı tarafta zorunluluk uyandırdığını söylerler. Bu taviz; -duruma göre- basit bir mimikten, bir jeste ya da hediyeye kadar uzanabilir. Bu stratejiyle yaklaşan pazarlamacılar, tabiri caizse, satışa 1-0 önde başlamış olurlar. Uzun zamandır bilinen bir tekniktir. Hatta çoğumuz farkında olmadan günlük yaşantımızda uygulamışızdır.

Bu sebeple; eğer bir şekilde iş yaşantınızda sosyal dinamizminizi koruyabiliyorsanız jestlerden kaçınmamalasınız derim.

Murat Aydoğan dedi ki...

sevgili mete genelde düşünc olarak birleşiyoruz jestin ugulaması ve sonuçalrında fakat ayrıldığımız yer bence şu; yukarıdaki anlatılanların aksine ben olabildiğince "az jest" yapın düşüncesini değil eğer yapabiliyorsanız bunu herzaman ve karşılık beklemeden yapın düşüncesindeyim. size yapılan jestlerde de iş dünyasında beklentiniz olmasın duygusal dünyanızda da ötesini çok düşünmeyin e bağlamak istemiştim... jestler kötü değildir, balon gibidir olmaması gerçekliğimizi değiştirmez monoton hayatımzda birşey değişmeden devam eder fakat varlığı tatlı hoş bir renk katar(o an için geçerli).
jestin yokluğu--yapıldığı andaki varlığı-ve-yapıldıktan sonraki yokluğu zaman çizgisinde 0-1-0 hissi gibi sadece o'an-ı
güzelleştirir.. fakat etkisi beklentilerle geleceğe yansır... eğer karakterinde jest yapmaya eğilimli bir tarafın varsa durma jest yap ama yoksa beceremediğin birşeyi yapıpda sevdiklerini kırma düşüncesiydi hepsi bukadar.. uzun yorumumu okuyup üzerinde düşündüğün içinde ayrıca teşekkür ederim saygılar.

5861 dedi ki...

çok doğru bir tesbit. yalnız, ilk kez yapılan iyi niyetli hareket jest olarak kabul edilir mi? bundan emin değilim. tıpkı bir misafir gibi. ilk kez gördüğünüz birisine ilgi göstermek hep yaptığımız şey. yani enim tanıdığım herkes bunu yapar. tabi bunu abartıp arabasına kadar gitmek abartılı bir hareket oluyor ve jest kavramına girer. ve sonrada sizin yazınız devreye girer. yani yine aynı yere döndük. doğru tesbit. :-)

B-o-o dedi ki...

Sanırım Konuyu açmam gerekecek.

Öncelikle, "Jest" in biz insanlar için ne ifade ettiğini ve etkisini öğrenmek için Google sorarak yada bize öğretilen gibi değil de sade halinden başlayalım isterseniz.

Tanıdığınız insanlara JEST yapın. Karşı taraf ne hissetti ne yaptı?
Siz neler hissediyorsunuz ne yapıyorsunuz? bunları not edin.

Şimdide tanımadığınız insanlara JEST yapın.
Karşı taraf ne hissetti ne yaptı?
Siz neler hissediyorsunuz ne yapıyorsunuz? bunlarıda not edin.

Baylar için ve Bayanlar için imleme yapmayı unutmayın

yeterli bulduğunuzda ikisinide okuyup değerlendirin.

- Duygu ile yapıldığında
- Akıl ile yapıldığında

Eminim şaşırtıcı sonuçlar alacaksınız.

Unknown dedi ki...

güzel bir tespit... ama hayatı küçük güzelliklerle mutluluklarla ve surprizlerle renklerndırmeyı unutmamak lazım. :)